Normal doğum son adet tarihinizden sonraki 37-42 gebelik haftaları
arasında, kendiliğinden başlayan rahim kasılmalarıyla bebeğin vajinal
yolla canlı olarak doğmasıdır. Rahim ağzının açılmaya başlaması ile
rahim ağzında bulunan müküs tıkaç dışarı atılır ve halk arasında “nişan
gelmesi” adını alır. Bu nişan gelmesi, doğumun başladığını gösterir.
Doğum ağrıları diğer ağrılardan farklıdır. Bu ağrıların en önemli
özelliği düzenli aralıklarla oluşudur. Doğumun başlangıcında, 30 dakika
arayla gelen ağrılar 10-15 saniye sürer, giderek hem ağrılar arasındaki
süre kısalır hem de ağrının şiddeti ve süresi artar. Doğumun sonlarına
doğru 2-3 dakika arayla gelir ve 60-70 saniye sürer. Gebe bir kadının
ağrılarının 10 dakika aralıklarla düzenli olarak başlaması, doğumun
yakın olduğunun ve hastaneye gitmesi gerektiğinin ifadesidir. Rahim
ağzının tam olarak açılması ilk doğumunu yapan kadınlarda 12 saat kadar,
daha önce doğum yapmış kadınlarda da 8 saat kadar sürer.
Rahim ağzının tam olarak açılmasından sonra rahim kasılmaları daha da
sıklaşır ve annede ıkınma hissi başlar. Bebek rahim kasılmaları ile
itilerek doğum gerçekleşir. Bu devre yaklaşık olarak 1 saat surer.
Bebeğin doğumundan sonra da rahimin kasılmaları devam eder. Bu ağrılar
bebeğin sonunun, eşinin (plasenta) çıkmasını sağlar. Bu devre yaklaşık
olarak 10-30 dakika süree.Loğusalığın ilk günlerinde de rahim
kasılmaları azalarak devam eder. Bu kasılmaların amacı, doğumdan sonra
damarların ağzının büzülerek kanamanın azaltılması, loğusalık
akıntısının (loşi) dışarı atılması ve rahimin küçülmesini sağlamaktır.
Normal doğumun en doğal ve fizyolojik yol olduğu unutulmamalıdır.
Eskiden anne ve bebek için hayati tehlike olduğunda sezeryan yapılırdı.
Artık doğum ve ağrı korkusu ile tamamen sağlıklı anneler sezeryan ile
doğum düşünüyorlar. Ancak normal doğumun hem anne hem de bebek için
sezaryenle doğuma göre üstünlükleri vardır.
1-Vajinal doğum sonrasında anne birkaç saat içinde normal aktivitelerini
yapabilmekte, çok kısa sürede bebeğini emzirmeye başlayabilmekte,
gebelik öncesi yaşantısına dönmesi çok çabuk olmaktadır.
2-Normal doğum sonrası vücudun (özellikle karnın) eski şekline dönmesi sezaryene oranla daha iyi ve çabuktur.
3-Anne için hem doğum yapar yapmaz bebeğini kucaklayabilmek ve
emzirebilmek hem de bebeğinin doğumuna aktif olarak katkıda bulunmuş
olmak büyük mutluluktur. Bebeğiyle doğar doğmaz o özel bağı kurabilmek,
şüphesiz yaşamının en keyifli anı olacaktır.
4- Normal doğum sırasında bebek kemik kanaldan geçip (annenin pelvis
kemikleri) vajinal doğarken, göğüs kafesine oluşan baskı bebeğin
akciğerlerindeki sıvının çok büyük kısmının boşalmasına ve nefesini daha
rahat almasına neden olur. Sezaryende bu durum söz konusu olmadığından,
sezaryenle doğan bebeklerde "yeni doğanın geçici takipnesi" ve "ıslak
akciğer" adı verilen solunum sıkıntıları vajinal doğumla doğan bebeklere
oranla beş kat daha sık görülür. Bu tür solunum sistemi problemlerini,
normal zamanından önce, isteğe bağlı sezaryen ile doğurtulan ve bir
bakıma hekim ve hastanın ortaklaşa hatası olarak prematüre (erken)
dünyaya getirilmiş bebeklerde sık görmekteyiz. Özellikle bu nedenle,
isteğe bağlı "elektif" sezaryenlerin 39. haftadan önce yapılmaması çok
önemlidir.